iNTiZAR 2018

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
iNTiZAR 2018

iNTiZAR FAN CLUB Hoşgeldin Misafir İntizar Fanda Toplam 0 Mesajın Var

Ne Sezen Ne Ajda Anla Bizi İNTİZAR Abla...https://intizar.yetkinforum.com Fan Club www.intizar.tk
iNTiZAR 2009 Yeni Albümü Hakkında Bilgiler: Tıkla

Giriş yap

Şifremi unuttum

Galeri


Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Empty

En son konular

» İntizar - Aşk Yağmurları
tarafından BURAK Salı Şub. 19, 2013 3:34 pm

» İntizar - Aşk Yağmurları
tarafından BURAK Ptsi Şub. 18, 2013 3:13 am

» bir ewladının annesi için çabası...
tarafından semranur Salı Ağus. 28, 2012 10:39 pm

» Asi sair ve intizar
tarafından yerdelen25 Ptsi Haz. 11, 2012 1:18 pm

» Intizar Yeni Albümü ile Viyana da 14 Nisan 2012
tarafından trojaeventsvienna Ptsi Şub. 06, 2012 2:59 pm

» EYLEM
tarafından kayahantemiz Ptsi Ekim 03, 2011 4:28 pm

» saygı ve sevgılerımle canım ablama
tarafından f@ruk Cuma Tem. 08, 2011 12:12 am

» selam
tarafından f@ruk Salı Nis. 05, 2011 1:20 pm

» Gelincik
tarafından güller diyarı Perş. Şub. 24, 2011 1:35 am

» Selam
tarafından güller diyarı Ptsi Şub. 21, 2011 11:08 pm

» En Çok Sevdiğiniz Mevsim
tarafından EkseN Cuma Şub. 11, 2011 11:01 pm

» Tanışma Merasimi
tarafından Melegimm Paz Ara. 05, 2010 10:24 pm

» selam:)
tarafından f@ruk Çarş. Kas. 24, 2010 11:41 pm

» intizarmm:))
tarafından f@ruk Çarş. Kas. 24, 2010 8:01 pm

» selam
tarafından ömer Çarş. Kas. 24, 2010 1:37 pm

» İNTİZAR dan bayram mesajı
tarafından red devıl Çarş. Kas. 24, 2010 11:00 am

» çirkinim:):)
tarafından çirkinimm Ptsi Kas. 08, 2010 1:33 pm

» canımsın:)
tarafından çirkinimm Cuma Kas. 05, 2010 4:41 pm

» intizarım:):)
tarafından çirkinimm Cuma Kas. 05, 2010 2:12 pm

» BİR YANLIZLIK ÖYKÜSÜ
tarafından f@ruk Çarş. Kas. 03, 2010 8:19 pm

» yeni yep yeni büyük insan klip org
tarafından boyabatlı Paz Ekim 31, 2010 10:15 am

» cansin iste varmi ötesi
tarafından bulut Cuma Ekim 22, 2010 1:04 pm

» intizar
tarafından bulut Cuma Ekim 22, 2010 12:59 pm

» farkımız orjinal olmamız
tarafından göcebe Perş. Ekim 21, 2010 7:43 pm

» yüreğimizin tercümanı
tarafından göcebe Perş. Ekim 21, 2010 7:41 pm

» İçimi dökemem derdimi diyemem Kimse anlamaz ki canım İçimi dökemem derdimi diyemem Kimse anlamaz ki canım.....
tarafından göcebe Perş. Ekim 21, 2010 7:41 pm

» At savur at sevdayı bir yere fırlat Bitti sayıp acıyı kaldır öyle yat......
tarafından göcebe Perş. Ekim 21, 2010 7:40 pm

» İntizar ve Latif Doğan
tarafından göcebe Perş. Ekim 21, 2010 7:40 pm

» İNTİZAR - Ben Değilim (Video Klip)
tarafından bulut Perş. Eyl. 30, 2010 12:45 pm

» sky stuttgart
tarafından göcebe Ptsi Eyl. 20, 2010 10:22 am

Anket

En iyi yollayıcılar

f@ruk (1057)
Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_leftHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI BarHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_right 
göcebe (1038)
Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_leftHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI BarHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_right 
BURAK (645)
Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_leftHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI BarHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_right 
gelincik (536)
Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_leftHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI BarHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_right 
intizarcı (425)
Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_leftHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI BarHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_right 
tomarza_19 (187)
Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_leftHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI BarHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_right 
DNZ (186)
Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_leftHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI BarHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_right 
Çiço (186)
Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_leftHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI BarHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_right 
GeLiNcİk (162)
Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_leftHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI BarHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_right 
MURAT5454 (141)
Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_leftHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI BarHz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Bar_right 

Istatistikler

Kullanıcılarımız toplam 6251 mesaj attılar bunda 1104 konu

Toplam 1862 kayıtlı kullanıcımız var

Son kaydolan kullanıcımız: manrumber

intizarfan 2017

RSS akısı


Yahoo! 
MSN 
AOL 
Netvibes 
Bloglines 

4 posters

    Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI

    göcebe
    göcebe
    ADM!İN
    ADM!İN


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 1038
    Yaş : 43
    Durumum : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Yurekl10
    Takım : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI 1447oh9 Cinsiyet : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Female10
    PUAN : 2868
    Itibar : 61
    Kayıt tarihi : 25/07/08

    Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Empty Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI

    Mesaj tarafından göcebe C.tesi Eyl. 05, 2009 12:03 am

    Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI



    İnsanlığı hakka ve hakikata sevkedip dünya ve ahiret saadetlerini sağlamak üzere Allah Teâlâ tarafından gönderilen peygamberlerin sonuncusu ve alemlerin rahmeti olan Peygamber Efendimiz, genellikle kabul edildiğine göre 20 Nisan (12 Rabiulevvel) 571 Pazartesi günü Mekke'de doğdu. İslâm tarihi kaynakları, Hz. Peygamber'in nesebi ta Hz. Adem'e kadar sıralanan Şecere tabloları ile belirlemişlerdir. Bu kaynaklarda Hz. Peygamber'in yirminci göbekten atası olan Adnan'a kadar ittifak edilmiş, ancak Adnan'dan sonra verilen isimlerde bazı farklılıklar ortaya çıkmıştır. Ama O'nun Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail soyundan olduğunda şüphe yoktur. Buna göre Adnan'a kadar Rasûlullah'ın şeceresi şöylece sıralanır: Muhammed b. Abdullah b. Abdülmuttalib b. Hâşim b. Abdümenâf b. Kusayy b. Kilâb b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b. Gâlib b. Fihr b. Mâlik b. En-Nadr b. Kinâne b. Huzeyme b. Müdrike b. İlyas b. Mudar b. Nizâr b. Me'add b. Adnan.

    Hz. Peygamber'in doğumundan iki ay kadar önce babası Abdullah, ticarî bir seferden dönüşünde Yesrib (Medine)'de vefat etmişti. Annesi Amine, Kureyş Kabilesinin kollarından Benû Zühre'nin reisi Vehb b. Abdümenaf'ın kız idi. O sıralarda Mekke eşrafı, çocuklarını çölde bir süt anneye vererek emzirme âdetine sahip oldukları için Hz. Peygamber, kendi annesi Amine tarafından ancak bir kaç kez emzirilmiş, süt anneye verilinceye kadar da amcası Ebu Leheb'in cariyesi Süveybe, O'na süt annelik yapmıştı. Daha sonra Mekke'ye komşu çöllerde yaşayan Hevâzin kabilesinin kollarından Benû Sa'd'a mensup Halîme bint Ebî Züeyb, uzun süre Hz. Peygamber'e süt emzirmiştir. Mekke eşrafı tarafından Mekke'nin ağır ve sıcak havası çocukların gelişimine ve sağlıklarına zararlı görülüyor; ayrıca hac münasebetiyle her kesimden insanla temas halinde bulunan Mekke'de arap dili, yabancı tesirler altında kalabildiğinden, fesahat ve belâğata önem veren Mekkeliler çocuklarının dili öğrendikleri ilk yıllarının Arapçanın saf ve bozulmamış şekliyle ve olanca fesahat ve belâgatıyla arı duru konuşulduğu badiyelerde geçmesini gerekli görüyorlardı. Bu bakımdan Araplar arasında fasih Arapçaları ile ün yapmış Benû Sa'd kabilesi arasında yaklaşık ilk iki buçuk yılını geçiren Hz. Peygamber, ileride üstleneceği ilâhî risâlet görevi için hem bedenen, hem de ruhen burada hazırlanmış oluyordu. Hz. Peygamber'in kırk yaşından itibâren yürüttüğü İslâm'a davet vazifesi, kabul etmek gerekir ki, aslında meşakkatli, yorucu, bir takım sıkıntıları olan mukaddes bir vazifedir. İşte bu yorucu ve meşakkatli görevi lâyıkıyla yerine getirebilmek için sağlam ve sıhhatli bir bünyeye sahip olmak gerekiyordu. Hz. Peygamber, böylelikle çocukluğunun ilk yıllarında Mekke'nin boğucu sıcak ve sıtmalı havasından uzaklaşmış, suyu ve havası güzel bâdiyede sağlıklı bir şekilde gelişme imkânını bulmuş oluyordu. Diğer taraftan güzel konuşmanın kitleler üzerindeki etkisi malumdur. İleride muhtelif insan kitlelerine muhâtap olacak bir peygamberin şüphesiz iyi bir dil bilgisine sahip olması ve dili, davasının uğrunda en iyi şekilde kullanması gerekiyordu. İşte bu yönlerden Hz. Peygamber henüz çocukluğundan itibâren davet faâliyeti için hazırlanıyordu. Yalnız kendisi henüz o sıralarda ileride peygamber olacağı konusunda hiç bir bilgiye sahip olmadığından, bu hazırlanma O'nun bizzat iradesi ile ve bilerek olmayıp, Cenâb-ı Hakk'ın yönlendirmesi, kontrol ve murâkabe altında tutması şeklinde cereyan ediyordu. Peygamber Efendimizin süt annesi Halime'nin yanında iken vukû bulan "Göğsünün yarılması" (Şerhu's-Sadr veya Şakku's-Sadr) olayını da yine davete hazırlık olarak değerlendirmek gerekir. Bu olayda Hz. Peygamber'in göğsü, görevli iki melek tarafından yarılmış, kalbi çıkarılarak Şeytanın ve nefsin tasallut ve saptırmasından arındırılmış ve Zemzem'le yıkanarak tekrar yerine konulmuştur. Böylece Hz. Peygamber, rûhen davete hazırlanmış oluyordu.

    Şerhu's-sadr olayından sonra süt anne halime tarafından Mekke'ye getirilerek öz annesi Amine ve dedesi Abdülmuttalib'e teslim edilen Hz. Muhammed, altı yaşına kadar annesi Amine'nin yanında kaldı. Bu sıralarda Amine, Hz. Peygamber'i de yanına alarak Medine'deki akrabalarını ziyarete gitmişti. Bu vesile ile, altı yıl kadar önce Medine'de ölen eşinin kabrini de ziyaret etmiş olacaktı. Bir ay süren bir misafirlikten sonra Mekke'ye dönerken henüz Medine'den pek fazla uzaklaşmadan Ebvâ denilen köyde Âmine aniden rahatsızlandı ve vefat etti; oraya da defnedildi. Artık hem yetim, hem de öksüz kalan çocuğu bu yolculukta kendilerine refakat eden dadı Ümmü Eymen Mekke'ye getirip dedesi Abdülmuttalib'e teslim etti. Yaşlı dede, kalben büyük bir muhabbet beslediği bu yavruyu sevgi ve rahmetle iki yıl bağrına bastı. Abdülmuttalib'in temsil ettiği Hâşimoğullarının Mekke'deki itibârı ile Abdülmuttalib'in şahsî özellik, kabiliyet ve ahlâki faziletleri ve özellikle bir zamanlar yeri kaybolan kutsal Zemzem suyunu olgunluk devrelerinden tekrar bulup çıkarmış olması, onun Mekke'de kendisine son derece saygı duyulan, sözüne itibâr ve itâat edilen bir reis hâline gelmesini sağlamıştı. Abdülmuttalib, Kâbe duvarına bitişik olarak sırf kendisine mahsus serilen minderde ve Mekke idare meclisi hüviyetini taşıyan Dâru'n-Nedve'de Mekke halkının çeşitli problemlerini dinler ve çözüm yolları arardı. Dedesi Abdülmuttalib'in yanından hiç ayrılmayan küçük Muhammed, Dâru'n-Nedve'de yapılan idareye ve çeşitli problemlere ait müzâkerelerde de dedesinin yanında bulunuyor ve daha o yaşlarından itibaren zulmün hâkim olduğu Mekke toplumunda ortaya çıkan problemleri, insanların dinî, idârî, iktisadî, ilmî, ictimâî yönlerden nasıl bir bataklığın içinde bulunduklarını yakından görüp idrâk ediyordu.

    Hz. Peygamber sekiz yaşına geldiği zaman Abdülmuttalib seksen iki yaşına erişmişti ve yaşlı bünye, uğradığı hastalıklara tahammül edemeyerek bu dünyadan ayrıldı. Abdülmuttalib vefatından önce sevgili torununu oğulları arasında, Hz. Muhammed'in babası Abdullah'la ana-baba bir kardeş olan Ebû Talib'e teslim etmişti. Artık Hz. Muhammed sekiz yaşından yirmibeş yaşına kadar amcası Ebu Talib'in yanında kalmıştır.

    Gelecekte peygamber olacağı hakkında ne kendisinin ne de çevresinin kesin bir bilgisi olmadığından, tâbiîdir ki Hz. Peygamber'in bu devrelerdeki hayatı hakkında fazla bilgimiz yoktur. Ancak sadece Hz. Peygamber'i değil, aynı zamanda diğer Mekkelileri de ilgilendiren bazı olaylarda Hz. Peygamber'in aldığı yer ve oynadığı rol, kaynaklarımızda tespit edilmiştir. Bu devreye ait mevcut bilgiler arasında şüphesiz önemli olanlarından birisi, Hz. Peygamber'in Râhib Bahîrâ ile karşılaşması meselesidir. Hz. Peygamber on iki yaşlarında iken amcası Ebû Tâlib ile birlikte Şam'a doğru yol alan ticarî bir kervana katılmış ve kafile Şam yakınlarında Busrâ adlı bir mevkide mola verdiği zaman buradaki manastırda bulunan Bahirâ adlı râhib, İslâm kaynaklarına göre Hz. Peygamber'deki özelliklere bakarak O'nun ileride çıkması beklenilen son peygamber olabileceği kanâatine varmıştı. Müsteşrikler bu olayı kendi yanlı bakış açıları ile ele alarak İslâm'ın doğuşunda Hristiyan rûhiyâtının etkileri olduğunu, Râhib Bahîrâ'nın dinî telkinlerinin tesirinde kalan Hz. Muhammed'in bu dinî şuuru geliştirerek ileride İslâm'ı ortaya attığını iddia ederlerse de, İslâmiyet'in temelini oluşturan tevhid akidesi ile Hristiyanlığın temeli olan teslis * inancının aslâ bağdaşamaz bir karakterde oluşu, İslâm'ın Hristiyanlık'da mevcut teslis düşüncesini şirk olarak kabul etmesi, bu iddiânın ne derece asılsız ve gülünç olduğunun en açık delillerindendir (geniş bilgi için bkz. Bahîrâ maddesi).

    Hz. Peygamber, bu ilk seferin ardından daha sonraki yıllarda diğer amcaları ile birlikte Mekke. dışına yapılan bazı ticari seferlere katılmış, muhtelif bölgelerde yaşayan insanların farklılık arzeden dinleri, örf ve âdetleri, hal ve vaziyetleri hakkında bilgi sahibi olmuştur. Peygamber Efendimizin daha sonraları İslâm'ı tebliğ ederken bu bilgilerinden istifade etmesi tabiî olduğuna göre cereyan eden bu olayları da O'nun peygamberliğe ilmen hazırlanması olarak değerlendirmek gerekir.

    Cenâb-ı Hakk'ın kontrol ve murâkabesi, müstakbel peygamberi rûhen de davete hazırlıyor ve cahiliye döneminin her türlü şirk ve sapıklığından, kötülük ve ahlâksızlığından uzak tutuyordu. Mekkelilerin dinî bir âyini ve bayramı olan Büvâne'ye çocukluk yıllarında amca ve halalarının zorlamaları ile götürülen Hz. Muhammed, âdet üzere diğer akrabalarının yaptığı şekilde burada hazır bulundurulan bir puta tapmak içiri sıraya girdiğinde, henüz kendisine sıra gelmeden ilâhi bir ikaz ile puta tapmaktan alıkonulmuş ve olayın haşyeti içerisinde Hz. Peygamber kısa bir baygınlık geçirmişti. Bu olaydan sonra artık akrabaları O'na putlara tapmak için her hangi bir ısrarda bulunmadılar. Tabîidir ki Peygamber Efendimiz çocukluk yıllarından itibâren hayatı boyunca aslâ hiç bir puta tapmadığı gibi, onlar adına kurban kesmemiş, putlar adına kesilen hayvanların etini yememiş, onlar adına yemin etmemiş, hatta onların adını dahi ağzına almaktan hoşlanmadığını belirtmişti.

    Geçim sıkıntısı çeken amcası Ebû Tâlib'e yardımcı olmak için gençlik yıllarında Mekkelilere ücretle çobanlık yapan Hz. Muhammed, çobanlığı sırasında Mekke'nin dağdağalı, debdebeli, şirkin hâkim olduğu havasından uzaklaşarak tabiatla karşı karşıya gelmiş, bu anlarda muhakeme ve idrâk gücü gelişerek herşeyin yaratıcısı olan Cenab-ı Allah'ın varlığı ve birliğini, O'na eşler koşmanın sapıklık olduğunu iyice kavramış, karşılaştığı bir takım sıkıntı ve meşakkatler O'nu rûhen olgunlaştırmıştı. Çobanlık yaptığı günlerden birisinde sürüsünü bir çoban arkadaşına emanet ederek Mekke'de tertiplenen gece eğlencelerini seyretmek için kırdan şehire inen Hz. Peygamber, eğlence yerine gelip oturur oturmaz Cenâb-ı Hakk'ın kendisine verdiği bir uyku ile, içkilerin içildiği, oyunların oynandığı, ahlâksızlıkların yapıldığı bu işret âlemini seyretmekten dahi alıkonulmuştu. Bir başka sefer yine böyle bir eğlenceyi seyretme arzusu aynı şekilde engellenmiş; artık bir daha da Hz. Peygamber böyle bir şeye teşebbüs etmemiş, istek de duymamıştı.

    Hz. Peygamber yirmi yaşlarında iken Mekkeliler ile Hevâzin kabilesi arasında Ficâr Harbi vukû buldu. Aslında savaşabilecek bir yaşta ve güçte olmasına rağmen Hz. Peygamber bu harpte sadece savaş alanının gerisine düşen okları toplayıp amcalarına vermekle yetinmişti. Böylece genellikle cephe gerisinde bulunmasına rağmen bu olayın O'nda harp taktik ve teknikleri, sevk ve komuta gibi konularda tecrübeler oluşturduğu bir gerçektir. Peygamberliğinden sonra dahi hatırladığı zaman bir üye olarak katılmaktan şeref ve iftihar duyduğunu açıkça belirttiği Hılfü'l-Fudûl ise hemen bu savaştan sonra gerçekleşmişti. Bu vesile ile Hz. Peygamber, cemiyet meselelerini yakînen tanımış, câhiliye toplumunda güçlünün güçsüzü nasıl ezdiğini, güç ve kuvvet karşısında zâlimlerin nasıl eriyip titrediğini örnekleriyle görmüştü.

    Yirmibeş yaşında bizzat kendisinin idare ettiği bir ticaret kervanı Hz. Muhammed'i Hz. Hatice ile karşılaştırdı ve aralarında gerçekleşen evlilik, Hz. Muhammed'in amcası Ebû Tâlib'in yanından ayrılıp yeni bir aile yuvası kurmasını sağladı. Hz. Peygamber'in bu evlilik dolayısıyla Hz. Hatice'den altı çocuğu olmuştu. Bunlardan dördü kız olup Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Külsüm ve Fâtıma adlarını almışlardı. Bunların dördü de babalarının peygamberliğine erişmişler ve O'na iman ederek hicret etmişlerdir. Oğulları ise Kasım ve Abdullah adını taşıyordu. Hz. Peygamber'in ilk oğlunun adı Kasım olduğu için kendisine Ebû'l-Kâsım künyesi verilmişti. Bazı kaynaklar bunlardan başka Hz. Peygamber'in Tayyib ve Tâhir adında iki oğlu daha olduğunu zikrederken, diğer bazı kaynaklar bu son iki ismin Abdullah'ın lâkabı olduğunu belirtmişlerdir. Hicretten sonra doğan oğlu İbrahim ise Mısırlı câriye Mâriye'dendir. Hz. Peygamber'in bütün erkek çocukları henüz küçük yaşlarda vefat etmişlerdi.

    Hz. Hatice ile evliliğinden sonra Peygamber Efendimiz ailenin geçimini ticaret yoluyla sağlamaya çalışmış, bazan ortaklık yoluyla, bazan müstakil olarak ticaret yapmıştı Hz. Muhammed, bu ticarî muamelelerindeki dürüstlüğü, doğru sözlülüğü, ahde vefası, âdil ve âlicenâb davranışları, herkes hakkında iyimser davranıp elinden gelen iyilik ve yardımı yapması, yoksulun, muhtacın elinden tutması, yakınlarına ve akrabalarına karşı gösterdiği ilgi, ahlâkî olgunluk ve rûhî üstünlükleri ile derhal temâyüz etmiş, çevrede herkesin güvenip itibar ettiği, sayıp sevdiği bir kişi hâline gelmişti. Bu sebeple Mekkeliler kendisine "el-Emîn = güvenilir kişi" lâkabını vermişlerdi.

    Hz. Peygamber'in otuz beş yaşında iken meydana gelen Kâbe tâmiri olayı ve bu olay sırasında el-Haceru'l-Esved'in* yerine konması meselesinde Mekke sülâleleri arasında çıkan ve kanlı bir çatışmaya dönüşme temâyülü gösteren anlaşmazlığı herkesi memnun edecek bir tarzda ve âdil bir şekilde çözmesi, O'na duyulan güveni daha da artırmıştı.

    Allah'ın mukaddes evi Kâbe'nin tâmiri dolayısıyla herkeste olduğu gibi Hz. Muhammed'de de dinî duygu ve heyecanlar şüphesiz harekete geçmiştir. Bu sebeple O'nda bu yıllardan itibâren Rabbi ile başbaşa kalma arzusu görülür. Bir de buna toplum içinde işlenen haksızlıklar, zulümler, ahlâksızlıklar, din adına icrâ edilen sapıklık ve akılsızlıklar eklenecek olursa, Hz. Muhammed'in böylesi câhilî bir toplumdan kendisini uzak tutarak yalnız, sessiz, sakin bir mağarada bir süre uzlete çekilmesinin sebebi daha iyi anlaşılır. Artık otuz beş yaşından itibâren Hz. Peygamber, belli zamanlarda özellikle Ramazan ayı boyunca Mekke'den uzaklaşıyor, uzlet yeri olarak kendisine seçtiği Hıra dağındaki bir mağarada günlerini geçirerek Cenâb-ı Hakk'ın varlığını, birliğini, kudret ve azametini, O'nun gücü karşısında mahlûkatın aczini ve zayıflığını düşünüyor; Rab Teâlâ'nın insanlara sonsuz nimetlerini, buna karşı insanoğlunun nankörlüğünü, onların dinî, siyasî, ictimâı, ahlâkî vs. yönlerden içerisine düştükleri kötü durumları hatırlıyordu. İşte bu uzlet,günleri Hz. Peygamber'i rûhi, ahlâkî bir olgunluğa götürdüğü gibi tefekkür ve istidlâl melekelerini geliştirerek aklî ve ilmî bir yüceliğe de eriştirdi.
    göcebe
    göcebe
    ADM!İN
    ADM!İN


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 1038
    Yaş : 43
    Durumum : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Yurekl10
    Takım : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI 1447oh9 Cinsiyet : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Female10
    PUAN : 2868
    Itibar : 61
    Kayıt tarihi : 25/07/08

    Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Empty Geri: Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI

    Mesaj tarafından göcebe C.tesi Eyl. 05, 2009 12:04 am

    VEDA HUTBESİ



    Hz. Peygamber'in, hicri 10. yılda yaptığı Veda Haccı'nda sayıları yüz on dört bini bulan hacıya hitaben irad ettiği hutbe. Peygamber (s.a.s) bu son hutbesinde, bundan sonra bir daha haccedemeyeceğini bildirip vefatının yaklaştığını ima ettiği, sonraki gelen günler de onun bu sözlerini doğruladığı için bu hacca Veda Haccı, bu hac esnasında irad ettiği hutbeye de Veda Hutbesi adı verildi. Veda Hutbesi her ne kadar tek bir hutbe imiş gibi kabul edilmekteyse de, gerçekte bu hutbe, Arafat ta, Mina da ve bir gün sonra yine Mina'da olmak üzere arafe günü ile bayramın birinci ve ikinci günlerinde parça parça irad edilmiştir (Tecrid-i Sarih, Terc. X, 396). Değişik yer ve zamanda irada buyurulduğu için de hutbe, birçok kişi tarafından birbirinden farh şekillerde rivâyet edilmiş; kişinin ya da grubun duyduğunu diğerleri işitmediğinden, hutbenin tamamının biraya toplanmasında bu farklı rivâyetlerden yararlanılmış ve daha sonraki yıllarda bu üç ayn yer ve zamanda buyurulan hutbe tek bir hutbe olarak biraraya getirilmiştir.

    Rasûlüllah'ın bu son haccından bir yıl önce nâzil olan Tevbe sûresinde, müşriklerin pis olduğu ve bu yıldan sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmamaları (et-Tevbe, 9/28) emredildiği için, Veda Haccı'nda Mekke'de sadece Müslümanlar vardı, hutbeyi de yalnızca Müslümanlar dinlemişti. Zaten Mekke'in fethinden sonra müşriklerin sayısı parmakla sayılacak kadar azalmıştı. Rasûlüllah, Medine'den kendisiyle birlikte yola çıkan yüzbin civarındaki ashâbıyla Mekke'ye haccetmek için geldiklerinde bir yıl önceki uyarı sebebiyle Mekke'de müşrik kalmamıştı; çoğunluk Müslüman olurken Mekke'yi terkedenler de vardı. Rasûlüllah, haccın bütün erkâmın bizzat kendisi yaparak Müslümanlara öğretmiş, İslâm'ın hac konusundaki emirleri de böylece tamamlanmıştı. İslâm'ın tamamlandığını bildiren bazı âyetler de bu Veda Haccı'nda nâzil oldu.

    Cahiliye döneminde dışarıdan gelen hacılar Arafat'ta vakfeye dururken, Kureyş eşrafı diğer insanlardan üstün olduklarını belli edercesine Arafat yerine Müzdelife'de vakfeye dururlardı. Rasûlüllah cahiliye döneminin bu sınıf üstünlüğüne dayalı âdetini ortadan kaldırdı ve bütün hacılar gibi Arafat'ta vakfeye durdu. Rasûlüllah'a orada bu dinin tamamlandığı şu âyet-i kerimeyle müjdelendi: "Ey Mü'minler, şu küfreden müşrikler bugün dininizi söndürmekten ümidlerini kesmişlerdir. Artık bundan böyle onlardan korkmayınız; ancak benden korkunuz. Bugün dininizi kemale erdirdim; ve size ihsan ettiğim nimetimi tamamladım. Din olarak da size İslâm'ı seçtim"(el-Mâide, 5/3). Dinin kemale erdirilmesine bütün Müslümanlar sevinirken yalnızca Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer, bunun, Hz. Peygamber'in vefatının yaklaştığına delalet ettiğini anlamışlar ve gözlerinden yaşlar akmıştı. Gerçekten de bundan sonra Rasûlüllah seksen iki gün yaşamış ve vefat etmiştir.

    Arafat'ta yüz binin üzerindeki hacıya hitaben bir hutbe irad eden Rasûlüllah sesinin bütün hacılar tarafından işitilmesi için belli mesafelerde gür sesli sahabilerden bazılarını görevlendirdi. Rasulüllah'ın sözlerini tekrar eden bu kişiler hutbenin bütün hacılar tarafından duyulmasını sağlıyorlardı. Devesi Kusva'nın sırtında olduğu halde Rasûlüllah şu hutbeyi irac etti:

    "Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha buluşamayacağım. Ey İnsanlar bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz nasıl mübarek bir şehir ise; canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da öyle mukaddestir, her türlü saldırıdan emindir. Ashabım! Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski dalâletlere dönüp birbirinizin boynunu vurmayın. Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsin Olabilir ki bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş olur.

    Ey ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Fa izin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımız altındadır. Lakin borcunuzun aslın vermek gerekir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

    Ashabım! Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen ortadan kaldırılmıştır,' ilk kaldırdığım kan davası da Abdulmuttalib'in torunu (yeğenim) Rebîa'nın kan davasıdır.

    Ey İnsanlar! Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden nüfuz ve saltanat gücünü ebedi surette kaybetmiştir. Fakat bu kaldırdığım şeyler haricinde küçük gördüğünüz işlerde de ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan sakınınız.

    Ey İnsanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah' tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Ve onların namuslarını ve ismetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; onların, aile şerefini koru malları ve evlerinizi sizin hoşlanmadığınız hiç kimseye açmamaları, çiğnenmemeleridir. Eğer onlar, razı olmadığınız herhangi bir kimseyi evinize alırlarsa onları hafif bir şekilde dövebilir, azarlayabilirsiniz. Kadıların da sizin üzerinizdeki hakları; örfe göre her türlü giyim ve yiyeceklerini temin etmenizdir. Ey mü'minler, size bir emanet bırakıyorum ki siz ona sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiçbir zaman şaşırmazsınız. O emanet Allah'ın kitabı Kur'ândır.

    Ey mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi muhafaza ediniz. Müslüman müslümanın kardeşidir ve bütün Müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz, başkasına helal değildir. Ancak gönül hoşluğuyla verilen başka. Ashabım! Nefsinize de zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır:

    Ey insanlar! Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Varis için vasiyete gerek yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zinakâr için mahrumiyet cezası vardır. Babasından başkasına nesep iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına uymaya kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün Müslümanların düşmanlığına uğrasın. Cenab-ı Hak bu insanların ne tevbelerini ne de şehadetlerini kabul eder."

    Rasûlüllah sözlerinin burasında dinleyenlere sordu: "Ey insanlar! Yarın beni sizden soracaklar. Ne dersiniz?" Ashab-ı Kiram cevap verdi:

    "Allah'ın risâletini tebliğ ettin; risalet görevini yerine getirdin, bize vasiyyet ve nasihatte bulundun diye şehadet ederiz." Rasûlullah şehadet parmağını göğe kaldırarak üç kez "Şahit o! ya Rab! Şahit o! ya Rab! Şahit ol ya Rab!" buyurarak Arafat'taki hutbesini bitirdi.

    Hz. Peygamber güneş batıncaya kadar vakfede durdu. Tam buradan inmeye karar vereceği bir anda yukarıda zikredilen Mâide sûresinin üçüncü âyeti nazil oldu. Daha sonra devesine binen Rasûlüllah yavaş adımlarla Arafat'tan inerek Müzdelife'ye geldi. Burada bir ezan iki kamet ile akşam ve yatsı namazlarını birleştirerek kıldı. Ve istirahata çekildi. Sabah olunca cemaatle birlikte sabah namazını kaldı ve ortalık iyice ağardıktan sonra Müzdelife'den Cemretü'l Akabe mevkiine geldi. Şeytan taşlamadan sonra Mina'ya geçen Rasûlüllah burada da Veda Hutbesi'nin diğer bölümünü irad etti. Allah'a hamdü senadan sonra devamla:

    "Ey insanlar! Sizi Allah'ın kitabına bağlayan peygamberinizin sözlerini iyi dinleyiniz, ona itaat ediniz. Hac ibadetinizin bütün hareketlerini benden gördüğünüz gibi ifa ediniz. Öyle sanıyorum ki, ben bu seneden sonra bir daha haccedemem. " Rasûlüllah bundan sonra halkla sorulu cevaplı sürdürdüğü hutbesini: "Ey insanlar! Ayların yerini değiştirerek geri bırakmak inkârda aşırı gitmektir. Kafirler böyle yapmakla doğru yoldan saptılar. Allah'ın haram kıldığı ayların sayısını uygun yapmak için, bir yıl haram ayını helal, diğer yıl onu haram sayarlar. Böylece Allah'ın haram kıldığını helal kabul ederler. Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gün gibi aynı duruma döndü. Allah'ın katında ayların sayısı on ikidir. Bunların dördü mukaddes (haram) aylardır ki üçü arka arkaya gelen Zilkade, Zilhicce ve Muharrem, dördüncüsü de Cemaziyelahir ile Şaban'ın arasındaki Receb'tir. Ey mü'minler! Bu ay hangi aydır?"-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir."-Zilhicce ayı değil midir?"-Evet Zilhiccedir."-Bu içinde bulunduğumuz belde hangi beldedir?"-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.-Mekke Şehri değil midir?"-Evet Mekke'dir."-Bugün hangi gündür?

    -Allah ve Rasûlü daha iyi bilir."Yevmü'nnahr (kurban kesme günü) değil midir?"-Evet yevmünahr'dır. Bu diyalogdan sonra Rasûlüllah sahabelere dönerek "Şu halde iyi bilin ki; bu şehrinizde, bu beldenizde, bu gününüzün mukaddes (haram) olduğu gibi birbirinize kanlarınızı dökmek, mallarınızı haksız yere olmak, namuslarınızı kirletmek de haramdır, her türlü saldırıdan masumdur. Muhakkak ki, siz Rabbinize kavuşacaksınız, o zaman bütün bu işlerden sorulacaksınız. Ey İnsanlar! Aklınızı başınıza alında benden sonra birbirinizin boynunu vuracak şekilde dalâlete, vahşete düşerek cahiliye devrine dönmeyin. Ey insanlar! Bu nasihatlerime kulak verip bunları burada hazır bulunanlarınız burada bulunmayanlara tebliğ etsin. Olabilir ki, kendisine tebliği edilen kimse burada bulunup işiten bir kısım kimseden daha iyi anlayıp bellemiş olur" ardından Rasûlüllah iki kez:"- Tebliğ ettim mi?" buyurdu.Sahabîler:-Evet ettin, deyince O;"Şahit ol ya Rab!" dedi ve tekrar hatırlattı: "Burada bulunanlar bulunmayanlara tebliğ etsin. "

    Rasulüllah Mina'daki bu hutbesinden sonra kurban kesim yerine gelerek önceden hazırlanan yüz devenin altmış üçünü bizzat kendi kurban etti diğerlerini de Hz. Ali kestikten sonra her deveden birer parça et alınarak pişirilip yenildi. Daha sonra traş olan Hz. Peygamber ihramdan çıktı ve Kabe'yi tavaf etti. Öğle namazını da orada kıldıktan sonra Zemzem suyunun yanına gitti ve kendisine sunulan bir bardak suyu içtikten sonra tekrar Mina'ya döndü. Rasûlüllah Mina'da geçirdiği teşrik günlerinde şeytan taşlama görevini yerine getirmiş, bu arada çevresinde bulunan insanlara hutbeler irad buyurmuştu.

    "Allah'ın yardımı ve fetih geldiği ve insanların dalga dalga Allah'ın dirine girdiklerini gördüğün zaman Rabbini överek tesbih et. O'ndan mağfiret dile. Çünkü o tevbeleri çok kabul edendir" (en-Nasr, 110/1-3) mealindeki Nasr sûresinin nâzil olduğunu duyan Müslümanlara, hem yeni nâzil olan bu sûreyi okumuş hem de kendilerine nasihat ettiği hutbelerinden birini irad buyurmuştur. Bu hutbesinde de yine Müslümanların KÜFÜR YASAK, can, namus emniyetinden bahseden Rasûlüllah insan haklarının temelini oluşturan bu üç hakkı tekrar tekrar ümmetine hatırlatmıştı. Değişik yer ve zamanda irade edilen bu hutbeler, tek bir hutbe şeklinde bütünleştirilmiştir.



    Hutbenin toplum hayatına getirdiği prensipler:

    İncelendiği zaman Veda Hutbe'sinde Peygamber (s.a.s)'in başlıca şu noktalara değindiği görülür:

    1- Her işte daima Allah'a hamd-ü sena etmek gerekir.

    2- Nefis, insanı her zaman şerre yöneltmek ister. Bu sebeple nefislerin şer-inden de Allah'a sığınmak lâzımdır.

    3- Can, KÜFÜR YASAK ve ırz kutsaldır. Yaşama hakkı tabii bir haktır. Irz, şeref, haysiyet, hürriyet ve mülkiyet saldırıdan korunmuş haklardır.

    4- Cahiliye gelenekleri kaldırılmıştır. İnsanlar alışa geldikleri kötü şeyleri körü körüne yapmaktan vazgeçmelidirler.

    5- Faiz haramdır.

    6-Kan davası gütmek haramdır.

    7- Emânetler yerlerine verilmelidir. Emânete hıyanet

    edilmemelidir.

    8- Küçük büyük önemli-önemsiz her işte şeytana uymaktan sakınılmalıdır.

    9- Kadınların ve erkeklerin karşılıklı hak, vazife ve sorumlulukları vardır. Kadınlara nezâketle davranılacaktır.

    10- Hem kadın hem de erkekler zinadan şiddetle kaçınacaklardır.

    11- Köle ve hizmetçilere iyi davranılacaktır.

    12- Bütün Müslümanlar kardeştir. Her türlü sınıf farkları ve ayrıcalıklar kaldırılmıştır. Üstünlük fazilet iledir.

    13- Zulümden sakınmak gerekir, halkın malı haksız yere yenemez, birine ait bir şey sahibinin izni olmadıkça başkası için helâl olmaz.

    14- Müslümanlar birbirleriyle savaşmaktan sakınacaklardır.

    15- Allah'ın Kitâb'ına ve Peygamber'in sünnetine uyanlar asla sapıklığa düşmezler.

    16- İslâm sadeliğinden ayrılmamak, aşırılıklara sapmamak gerekir.

    17-Hak Teâlâ'ya ibadet olunacak; beş vakit namaz kılınacak, oruç ayında oruç tutulacak, Hz. Peygamber'in tavsiyelerine uyulacaktır. Bunları hakkıyla yerine getirenlerin mükâfatı cennettir.
    göcebe
    göcebe
    ADM!İN
    ADM!İN


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 1038
    Yaş : 43
    Durumum : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Yurekl10
    Takım : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI 1447oh9 Cinsiyet : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Female10
    PUAN : 2868
    Itibar : 61
    Kayıt tarihi : 25/07/08

    Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Empty Geri: Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI

    Mesaj tarafından göcebe C.tesi Eyl. 05, 2009 12:06 am

    Resûlullah Efendimizin (a.s)

    Mübârek İsimleri ve Mânâları




    Mevâhib-i Ledünniye isimli kitaptan 99 adedi alınmıştır. Bu kitapta diğer 301 ismini bulabilirsiniz



    Abdullah: Allah (cc)' ın kulu

    Âbid: Kulluk eden, ibadet eden

    Âdil: Adaletli

    Ahmed: En çok övülmiş, sevilmiş

    Ahsen: En güzel

    Alî: Çok yüce

    Âlim: Bilgin, bilen

    Allâme: Çok bilen

    Âmil: İşleyici, iş ve aksiyon sahibi

    Aziz: Çok yüce, çok şerefli olan

    Beşir: Müjdeleyici

    Burhan: Sağlam delil

    Cebbâr: Kahredici, gâlip

    Cevâd: Cömert

    Ecved: En iyi, en cömert

    Ekrem: En şerefli

    Emin: Doğru ve güvenilir kimse

    Fadlullah: Allah-ü Teâlanın ihsânı, fazlına ulaşan

    Fâruk: Hakkı ve bâtılı ayıran

    Fettâh: Yoldaki engelleri kaldıran

    Gâlip: Hâkim ve üstün olan

    Ganî: Zengin

    Habib: Sevgili, çok sevilen

    Hâdi: Doğru yola götüren

    Hâfız: Muhafaza edici

    Halîl: Dost

    Halîm: Yumuşak huylu

    Hâlis: saf, temiz

    Hâmid: Hamd edici, övücü

    Hammâd: Çok hamdeden

    Hanîf: Hakikate sımsıkı sarılan

    Kamer: Ay

    Kayyim: Görüp, gözeten

    Kerîm: Çok cömert, çok şerefli

    Mâcid: Yüce ve şerefli

    Mahmûd: Övülen

    Mansûr: Zafere kavuşturulmuş

    Mâsum: Suçsuz, günahsız

    Medenî: Şehirli, bilgilive görgülü

    Mehdî: Hidayet eden, doğru yola erdiren

    Mekkî: Mekkeli

    Merhûm: Rahmetle bezenmiş

    Mes'ûd: Mutlu

    Metîn: Çok sağlam ve güçlü

    Muallim: Öğretici

    Muktedâ: Peşinden gidilen

    Mübârek: Uğurlu, hayırlı, bereketli

    Müctebâ: Seçilmiş

    Mükerrem: Şerefli, yüce

    Müktefî: İktifâ eden, yetinen

    Münîr: Nurlandıran, aydınlatan

    Mürsel: Elçilikle görevlendirilmiş

    Mürtezâ: Beğenilmiş, seçilmiş

    Muslih: Islah edeci, düzene koyucu

    Mustafa: Çok arınmış

    Müstakîm: Doğru yolda olan

    Mutî: Hakka itaat eden

    Mu'tî: Veren ihsân eden

    Muzaffer: Zafer kazanan, üstün olan

    Müşâvir: Kendisine danışılan

    Nakî: Çok temiz

    Nakîb: Halkın iyisi, kavmin en seçkini

    Nâsih: Öğüt veren

    Nâtık: Konuşan, nutuk veren

    Nebî: Peygamber

    Neciyullah: Allah' ın sırdaşı

    Necm(i): Yıldız

    Nesîb: Asil, temiz soydan gelen

    Nezîr: Uyarıcı, korkutucu

    Nimet: İyilik, dirlik ve mutluluk

    Nûr: Işık, aydınlık

    Râfi: Yükselten

    Râgıb: Rağbet eden, isteyen

    Rahîm: Mü'minleri çok seven

    Râzî: Kabul eden, hoşnut olan

    Resûl: Elçi

    Reşîd: akıllı, olgun, iyi yola götürücü

    Saîd: Mutlu

    Sâbir: Sabreden, güçlüklere dayanan

    Sâdullah: Allah' ın mübârek kulu

    Sâdık: Doğru olan, gerçekci

    Saffet: Arınmış, seçkin kişi

    Sâhib: Mâlik, arkadaş, sohbet edici

    Sâlih: iyi ve güzel huylu

    Selâm: Noksan ve ayıptan emin olan

    Seyfullah: Allah' ın kılıcı

    Seyyid: Efendi

    Şâfi: Şefaat edici

    Şâkir: Şükredici

    Tâhâ: Kur'ân-ı Kerîm' deki ismi

    Tâhir: Çok temiz

    Takî: Haramlardan kaçınan

    Tayyib: Helal, temiz, güzel, hoş

    Vâfi: Sözünde duran, sözünün eri

    Vâiz: Nasihat eden

    Vâsıl: Kulu Rabb'ine ulaştıran

    Yâsîn: Kur'ân-ı Kerîm' deki ismi, gerçek insan, insan-ı kâmil

    Zâhid: Mâsivadan yüz çeviren

    Zâkir: Allah' ı çok anan
    f@ruk
    f@ruk
    ADM!İN
    ADM!İN


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1057
    Yaş : 40
    Nerden : Ankara
    Durumum : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Onayli10
    Takım : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI 1450si1 Cinsiyet : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Male10
    PUAN : 2516
    Itibar : 56
    Kayıt tarihi : 15/11/08

    Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Empty Geri: Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI

    Mesaj tarafından f@ruk C.tesi Eyl. 05, 2009 12:20 am

    Fâruk: Hakkı ve bâtılı ayıran
    şükür ismimi güzel isimlerden seçmiş babam aynı zamanda hz. Ömerin lakabı
    yüreğine sağlık ablam çok güzel bir paylaşım Allah razı olsun
    intizarcı
    intizarcı
    Süper Moderatör
    Süper  Moderatör


    Mesaj Sayısı : 425
    Takım : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI 1444ia9 PUAN : 100
    Itibar : 0
    Kayıt tarihi : 04/07/08

    Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Empty Geri: Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI

    Mesaj tarafından intizarcı Paz Eyl. 06, 2009 8:01 pm

    Çok Sağol abla Bu Güzel Paylaşım İçin Allah Razı Olsun Senden cheers
    mirkuttt
    mirkuttt
    İntizarcı
    İntizarcı


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 88
    Nerden : yüreğimin kıyısından
    Durumum : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Delibo10
    Takım : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI 1444ia9 Cinsiyet : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Male10
    PUAN : 200
    Itibar : 1
    Kayıt tarihi : 20/08/09

    Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Empty Geri: Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI

    Mesaj tarafından mirkuttt Salı Eyl. 08, 2009 5:25 pm

    çok güzel bi paylasım allah cümlemizden razı olsun...
    f@ruk
    f@ruk
    ADM!İN
    ADM!İN


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1057
    Yaş : 40
    Nerden : Ankara
    Durumum : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Onayli10
    Takım : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI 1450si1 Cinsiyet : Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Male10
    PUAN : 2516
    Itibar : 56
    Kayıt tarihi : 15/11/08

    Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI Empty Geri: Hz. MUHAMMED (s.a.s) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLIĞI

    Mesaj tarafından f@ruk C.tesi Eyl. 12, 2009 10:58 am

    amin inşallah

      Forum Saati Ptsi Mayıs 06, 2024 9:29 pm